21 Haziran 2022 Salı

Boşluk, boşluk mudur?

    
I'am Sitting in a Room-Alvin Lucier


''Bir müzik parçası olarak herhalde bu eserin en etkileyici yanı sanki sihirli müziği açığa çıkarmasıdır, yani kelimelerden hareket edip sözün silindiği ve yerini müziğe bıraktığı bir noktaya ulaşmasıdır. Bu anlamda Lucier'in konuşan bir özneden hareket edip giderek bedensizleşen ve benliksizleşen bir sese ulaştığını ileri sürebiliriz'' Alıntı: Nilüfer Erdem Güngörmüş-Sanatçının Kendine Yolculuğu






 

6 Haziran 2022 Pazartesi

Aforitik Sorular ve Cevapları

Neden sanat yapıyorsun?

Karalama dönemimi ketlemeyen bir ailem oldu ve bu yüzden yapacak daha iyi bir şey yok.

Sanat nedir sence?

Bir nevi sıçma eylemi, üzerinde çok düşünmeye gerek yok.

Bu kadar basit mi?

Evet bu kadar basit, sanatın hangi alanı olursa olsun içinde sezgi kırıntıları olmayan yapıtlar, saf ve duruluktan yoksundurlar.

Peki beslendiğin hiçbir şey yok mu, sadece sezgi mi?

Elbette var, sürrealist ve primitifler. Ayrıca çocukluğum benim için en bereketli çıkış noktam.

En sevdiğin sanatçı?

Enlerim çok fazla fakat ilk sıraya Miro'yu koyuyorum. Çocukluğum İstinye'de kara bir çiftlikte geçti. Miro'nun çiftlik resminin bende özel bir yeri var. Daha sonra tabi ki Jan Svankmajer. Onunla ilk Dimensions of Dialogue filmindeki birbirini yok eden bir çiftin videosu ile tanıştım. Ardından bu film beni üzerine tez yazıp Prag'ın yolunu tutmaya kadar götürdü. Rene Magritte'i es geçemem. Onun yanılsamaları belleğimin izdüşümü.

Sanat ve akademi ilişkisi sence nasıl olmalı?

Sanat yapmak için günümüzde artık bir akademiye gerek yok. Unvan ve benzeri durumların dışında akademi bana göre tavuk çiftliği gibi. Klasik eğitimi önemseyen biri olarak yıkmak için önce kurmak gerektiğini düşünüyorum. Anatomi bilgisi önemli. Sanatçının beden bütünlüğünü keşfi ve onu parçalaması kendi içsel yolculuğu doğrultusunda hareket etmesi gerekir. Bu yolculukla birleşen sezgilerin samimiyeti paha biçilemez arkaik bir alan. 

Akademi karşıtı gibi dursan da aynı zamanda eğitimcisin bu bir çelişki değil mi? 

Kendimi eğitimci olarak görmüyorum. Ben sadece rehberlik yapıyorum. Herkesin bir potansiyeli var ve onu dışarı çıkarmalarını sağlıyorum. İçten dışa kesinlikle, dıştan içe değil. Derslerim de çok fazla metot üzerine kurulu değil, daha çok iç görü ile ilgileniyorum.

Üretimlerinde neden katran kullanıyorsun?

Katran ölümü çağrıştırıyor. Fosil petrol türevi bir malzeme. Bu ölü malzemeyi tekrardan yaşama döndürmek ölüm-yaşam devinimini katranla deneyimlemek heyecanlandırıyor beni.

Üretimlerinin anlaşıldığını düşünüyor musun bu senin için önemli mi?

Kısmen, ilginç ki belirli bir yaş grubu tarafından daha çok ilgi görüyor. Açıkçası bir önemi yok anlaşılmanın.

Hangi yaş grubu anlıyor?

Ergenler:)... Çocuklar daha çok korkuyor. 

Anlaşılmamanın nedenleri ne sence?

Karanlık duyguları kışkırtıyor olabilir. Yüzleşme korkusu belki de.

Hala anlatamadığını hissediyor musun?

Kesinlikle, tamlık yok, hep yarım, sanki boşlukla sallanıyor elimi uzatıyorum uzattıkça daha da boşluğa gidiyor. Aslında bu hissi de seviyorum.  

Peki üretim anı ile üretim sonrası paylaşılan anın ne gibi farklılıkları ve benzerlikleri var?

Güzel bir soru. Üretim anı çok mahrem ve sonrası teşhir. Bu ikisi arasında çatışma var elbette. Kendinizi açmış oluyorsunuz. Başka bir persona çıkıyor ortaya ve ona yabancılaşıyorsunuz. İrrasyonel alanda çıplak hissediyorsunuz ve bu üretim anında hissettiğinizle aynı duygu.

Hayatında hiç sanat olmasaydı ne yapardın?

Seks ve bolca çocuk.

Üretim esnasında bir kapanma yaşanıyor ve farklı bir boyutta geziyorsunuz sonrasında tekrar rasyonel yaşama dönüyorsunuz. Bir tercih yapsan sonsuza dek bu kapanma ve rasyonel taraf arasında nerede kalmayı tercih ederdin?

Kesinlikle kapanma çünkü oradayken tüm kozmosu dolaşıyorsunuz. Doğum travması olan biri olarak sanırım güvenli alanda kalmayı tercih ediyorum hala.

Gerçek anlamda bir sanatçıyı kıskandın mı?

Tabi ki Miro'nun çocukluk evresini ardından Jimi Hendrix'in gitarını parçalayışını. 


Dünyadaki tüm malzemeler tükenmiş olsa ne ile üretirdin?

Ütopya yani:) En eski malzeme doğa. 

Çöldesin.

Kum sanatı:) Elbette dışkı, idrar, kan, sperm.

Dünyadaki tüm insanlar sanatçı olsa nasıl olurdu?

Thomas More'u andık bolca. İlk aklıma gelen The Story of a Murderer filminin son sahneleri ve Woodstock konserleri. 

Son olarak NFT hakkında ne düşüyorsun?

Çevreci sanat deniyor, buna katılmıyorum. Silikon çöplüğünü göz ardı ediyoruz. Sanat mı, evet sanat. Fakat ben hala bir eseri üretim aşaması olsun satın alma aşaması olsun katmanlarını görmek, dokunmak ve hissetmek istiyorum. O yüzden bu konuda hala ilkelim.


Sorular: Sertan Keskin

31 Mayıs 2022 Salı

Cihangir Miyavlaması-Ahmet Erhan

 Zaman: durmuş gibi

Cihangir'de pazar günü şaşkınım
Olmayan uykumu bölüyor bir akordeon sesi
Bir çocuk ufacık sarı saçlı
Eminim kara gözlüdür görünmüyor uzaktan gözleri
Görünmüyor ki
Sokak derin uykularda duyulmuş şey değil
Cihangir'de geldiğim günden beri
Gurbetliğimden beri
Son travesti son bira şişesini yere çaldığından bu yana
Kaç saat duymadım
Birşeyler okuyordum kırıntısız, yankısız
Unuttum
Güzel marmara ve yeşil elma sabah sabah
Olmaz ki
Olmaz ki böyle bir ülkede böyle
Camlı bir bomba gibi bir martı pencereme çarptı
Korktum
Ve artık herşeyden korkuyorum
Gurbette ve kanlı bıçaklı tutkun
Bu nasıl iş bu Cihangir her damarı bir sokak
Bir sokak
Baktıkça gözlerim kanıyor
Kana kana bakıyorum

Zaman: geçmek bilmiyor
Yalnızlığa alışkınım sessizliğe değil
Pazar günlerinden nefret ederim bu yüzden
Bakkal açılmaz çöpçüler bağırmaz bu nasıl cihangir
Güzel Marmara ve yeşil elma
Bulunmaz ki sabah sabah

Ellerin sarsak

Gözlerimdeki çapak sanki bütün sokağı örttü görünmüyor
Hiçbir şey görünmüyor
Yalnız ve soğuk yatağım
Boşlukta süzülüp alçalıyor
Gidip uyumaya kalksam ne olacak

Ne olacak

Zaman: her yerde kedi kuyrukları vardı
Yürümeye korkardım buz üstünde gibi
Basmaya korkardım şimdi nerdeler
Elinin körü ne biçim sabah bu ne biçim pazar
De ki uyudum
Çalmayacak mı telefon kapımın zili
Ağzımda şarabın kekremsi tadı
Karnımda yüzlerce akreple uyusam onlar uyanacak
De ki bir arkadaşım geldi gidelim
Belgrad ormanında kros yapalım dedi- ben mi
Arnavutköyde balık tutalım dedi- ben mi
Önce içelim sonra içelim
Kaçmıyor ya şu istanbul dedikleri

Ah benim evcil kalbim
Artık "hayır" demeyi de öğrendi

Şimdi ne olacak

Bana hergün sokağa çıkma yasağı bana hergün o üç darbeden biri ne bilsin olağan üstü hallerin ta kendisiyim dokuz canlı bir kediyim sekizini yitirdim ne bilsin ayrıca burası cihangir
Kedi diktatörlüğü

Şimdi ne olacak

Kimseler bile gelmiyor bugün pazar
Yalnızlığın eşcinseli mi oluyor yani
Yani cinaslı kafiyeli pazar günleri ey
Sıkıldım şarabım bitti elmadan vaz geçtim uykum yok
Yok üstüne üstlük sigaram da azalıyor
Şimdi sahiden ne olacak
Ben bu kadar geveze değildim eskiden
Bir sıkımlık canım kaldı

Zaman: otobanındayım senin
Yürü ki bir şeyler dönmeye başlasın
Dünya mı olur artık ne olursa olur hayat
Hani İstanbul git git bitmez koca bir şehirdi
Ayağının turabı olayım yürü
Ayaklarımı bitiştirirek uzun uzun ölçtüm
Ve düşündüm ki meselem mi meselim mi tükendi

Neredeyse akşam olacak

Zaman: oydum da gözlerimi sana bıraktım
Yoksa tarihm iydi kanla biçilmişti kaftanım
Ben kaf dağında bir kaptan değilim
Ama bu çırpıntılı şarapsızlık ne olacak

Şimdi ne olacak

Yağmur yağıyor yağmasın
Volta atıyor martılar göğün dört duvarında
" Ne balık, ne de kuş" olabildiğim şu dünyada
Gurbetim bile yok beceremedim

Toprak

Uçaklardan korktum da ne oldu sanki
Onlardan önce çakılıp kaldım yere odama
Meyhanelere geniş mağazalara sayısız
yalnızlıklara ve pazar günlerine

Gömüleceğim bir gün sana toprak
Başımı yukarda tutmaya çalışarak
Ama olmayacak
Kefen param bile

Hep ağır ve aksak

Olmadı bile kanıma alkol düştü payıma küfür
Birer ziynet eşyası gibi şişelerim yığılı evde
Her şişenin dibinde ay parçası bir melek
Dans ediyordu iyi kıvırıyordu kaltak
Cihangir'de Cihangir'de özellikle
Ama neden cinlerim hep tepemde

Alçak

Gidip Neşet Ertaş dinlesene aklını kucağında saklıyarak
Balık görsen aklına rakı gelir önce
Ve bütün yollar bir gün hergün meyhanelere çıkacak

Cihangirde sabah hiç olmayacak

Alkolikler ve eşcinseller giremez yazar
Ev sahiplerinin kapılarında anlarlar kimsin
Nesin adamım buralar sana göre hiç olmayacak
Kalk gidelim çöpçüler süpürsün ıslak
Ve yorgun bedenimizi şarap ve elma kokan
Bedenimizi doktorlar serumla yıkasınlar
Akla sığmayacak halusinasyonlar ellerinde şişelerle
Hastanelerin ziyaretçi saatlerini beklesinler

Ölsem kimsenin umrunda olmayacak
Öyleyse beni alnımdan öpsene toprak

Hayat hiçbir şey değil şiir hiçbir şey değil
İki dirhem bir çekirdek ölüm bile
Hiçbir şey değil
Sokaklara atılmış ölüm
Nereye gitsem ardımdan seğirtir
Mendil satar cam siler ille de bıçak taşır
Ve tiner
Unutmaki sevgilim hayat
Karamsar bir şiirin ilk dizesidir

Peki şimdi ne olacak

Elma yok yok ki şarap
Birazdan tütünüm de tükenir
Ve türkiye'de şair olmak bu değildir
Neydi ki Türkiye'de şair olmak

Dünyaya dürbünle bakmak
Kız tavlamak sanatını masalara höykürmek mi
Salya sümük ağlamak

Ölüm oruçları

Ey bu ülkede
Artık ne sabah ne de akşam olacak

Üç çocuk daha öldü
Yatağında üç kere daha sırtını döndü halk

Elbette elma ve şarap
Elbette elma ve şarap

Üşüdüm üstümü örtsene toprak
...................................................................................................................................................

Türkan var ol.

29 Mayıs 2022 Pazar

AN

haydi baştan başlayalım

agulama ile yada eskilere zürih'e gidelim

da-da, dada

çıplak mı kalırız kodlarımızdan arınınca

tüm yumrular göğüs kafesinde

bir karga can çekişiyor

kargalığından habersiz

yok hayır daha kuzeye gidelim 

gölgelerin olmadığı

septik yanlarımıza tuz serpelim

hiçbir şey bilmeyelim

geceyi, ayı şaraba bulayalım

bu gece en iyisi bir yere gitmeyelim

29.05.2020


 

6 Mayıs 2022 Cuma

Uyurlarken izlediklerime...

 Görsel: Joan Miro, Women before the Luna.

Marcel Proust'un Albertine'in uykusunu anlattığı denemesinde on bir saatlik yolun bir saat algısıyla bitmiş olması kadar enfes bir şey olamaz. ''Neden sürekli birbirimizi sınama ve sahiplenme eğiliminde oluruz'' sorusuna Proust'un yanıtı ölümden bile güçlü, en ilkel ve saf olanda yatar. Yani kıskançlıkta. 

Birini uyurken izlemek onun en saf çocuksu halini görmek ve gerçeklik teröründen koparılmış tüm yüz ifadelerini ve sayıklamalarını dinlemek onu olduğu gibi kabullenmek arzuyu kışkırtan karşı koyulmaz bir güce dönüşür. ''Öteki insanlar umurumuzda değildir ve kayıtsızlık da kötü davranma isteği uyandırmaz.'' değil mi?  

 



 

22 Nisan 2022 Cuma

Hermann Nitsch


Halı altına süpürülmüş benliklerin izini sürerek düze çıkıp topaklaşıyor zihin. Bergamot kokusu sinmiş tenler zamanı ağırlaştırıyor yalnızlığa bürünmüş evler gibi. Dost olmadığı gibi düşman da yok bu çıkmazda. Duygusunu yitirmiş sanal alem zırvalıkları, bayım siz hiç kara portakal çiçeği kokladınız mı? Hangi cümlenin heceleri arasına gizlendi tanrılar. Heceden başka ne olabilir ki. Bir heceyi emzirdiniz mi hiç, cümleler kurmak için. Sonra onların esiri olup düştünüz mü kuyuya? Kuyudan çıkan rölyefe sarılan zombiler, size memelerimden akan bereketli kanı içiriyorum kibelenin aşkına. Defalarca Waking Life’ı izliyor ve kusuyorum. Evet tüm arabesk sözlü rock parçalarında duygulanıyorum. Hadi zamanı geri alalım ve başa dönelim. İlk daireler çizdiğimiz zamana, mağara duvarlarını boyayalım tekrar. Aristo’ya küfür edelim. Şairleri yeniden kutsayalım Jim Morrison dinleyerek. Hermann Nitsch seni tüm ayinlerin cennetinde karşılayacağım.