Bağışla, beni yeniyetme; şu anda senin soylu ve kutsal yüzünü seyreden insanı, kemiklerini kıran ve vücudunun her yanından sarmakta olan etlerini parçalayan kişiyi. Hasta usumun bir taşkınlığı mı, düşüncelerime bağlı olmayan, tıpkı avını parçalayan kartalınkine benzeyen gizli içgüdü mü beni bu cinayeti işlemeye yöneltti; ama gene de kurbanım kadar acı çekiyorum!
Bağışla beni, yeni yetme. Bu garip geçici yaşamdan kurtulunca, sonsuzluk boyu birbirimize karışalım istiyorum; bir tek varlıkta buluşmak istiyorum, ağzım üzerinde ağzının. Ne var ki, bu şekilde, tamamlanmayacak cezam. Şimdi sen parçalayacaksın ben, bir an bile durmadan, dişlerinle, tırnaklarınla. Gövdemi güzel kokulu çiçeklerle donatacağım, bu günah ödeme töreni için; ve ikimiz birlikte can çekişeceğiz, ben, parçalandığım için; sen, parçalandığın için beni...Ağzım üzerinde ağzının. Ey güzel çocuk, yapacak mısın şimdi, sana öğütlediğim şeyi? Sana karşın, yapasın istiyorum ben, ve mutlu kılacaksın vicdanımı. Böyle konuşunca, bir insanın varlığına kötülük etmiş olacaksın ve aynı varlık sevecek seni, aynı zamanda: Düşünülebilecek en büyük mutluluk. Daha sonra hastaneye yatırabilirsin onu; çünkü kendi hayatını kazanacak durumda olmayacak bu kötürüm. İyi insan, diyecekler sana, ve defne çelenkleri, madalyalar gizleyecek çıplak ayaklarını, bir büyük mezarın üzerine yayılmış, yaşlı suratlı. Ey sen, suçun kutsallığını kutsayan bu sayfaya adını yazmak istemediğim, biliyorum ki evren kadar uçsuz bucaksız bağışlaman. Ama ben hâlâ varım!