Evrensel spektrum çerçevesinde asılı kalmak için bayağı ve ucuz romanlar okuyup Hollywood'un ağdalı ve testosteron kokan filmlerini izleyip uykuya dalıyorum. Nefesimi uykuda duyuyor ve hapsediyorum bir kavanoza. Sevdiğim şarkıları dinleyip çağrıştırdıklarını nefesimin olduğu kavanozun içine üflüyorum. Patlıyor kavanoz, sağ gözümü kaybediyorum. Gözümden akan kan ve tüm sıvıları sol gözümle seyredip büyük bir zevk alıyorum. İrisimi Rönesans üçgenine, korneamı Caravaggio'ya, vitröz boşluğumu da İbni Haysem'in dördüncü kaçışına adıyorum. 0ptik sarmallarda kıvranan pek muhterem ruhlar size koca bir lens sunuyorum. 360 derece çıkmazında anal optik okuyucularının delta üçgeninde kokuşmuş yargılarınızı Atlantis'in kayıp şehrine gömüyorum. Aydınlanmış aşk böceklerini ''Post ortaçağdan selamlıyorum''.
13 Aralık 2022 Salı
18 Kasım 2022 Cuma
Salyangoz Yolculuğu
Benim misin dedi
Kim kimin ki diye cevap verdi kadın
Bu iyeliği küstahlık nereden geliyor senyör
Sütsüz bırakılmış topraklardan mı
Yalancı emzikleri koparan süt dişleri arasında
İlk cinnet
Hangi eller dokundu size
Elleriniz
Çizgileri sizi aynalıyor
Salyangoz yolları
Çıktığı kabuğa nasıl döner
Sarmal eliptik bir düzlem
14 Kasım 2022 Pazartesi
17 Ekim 2022 Pazartesi
4 Ekim 2022 Salı
RÜYA
İçimde koca bir boşluk, içim dışımdan taşarken. Elimde bir kalem, yazarken bu satırları gözüm yeni fark etti kocaman KAFKA yazısını. Kafka mı yazıyordu bu satırları ben mi? Ben kimim ki. İçinde koca bir boşluk tüm yaralı benliklerle özdeş. Beynimde bir havuz, dalıp dalıp çıkan biri. Boğulmuyor bir türlü, yüzmeyi iyi biliyor. Bense patlak can simitleri. Zamanı ağdalaştırıyorum. Yaralı kuşlar geçiyor kapından. Bir sala koyup nasıl gönderilir karşı kıyıya, bir daha görmemek üzere. Nasıl bir nefret meraksız? Haber yok iyi haber derler Fransızlar. Yoksa sen bir Fransız mısın? Yoksa bir Berlin Duvarı mı? Biliyorsun o duvar bile çoktan yıkıldı. Yoksa İran, Afganistan mısın?
Süt içiyorum sigarayla, Freud amca beni seviyor ben de onu. Lacan'la da barıştım. Haydi gel süt içelim sigara ile. Tüm çocukluğumuzu kutsayalım. Parmak emmeyi bırakalım şarabın tadına zamanın akışına, tüm özgür ruhlara... Sesleri duyan, renkleri gören...
Bir kâğıt ve bir kalem al, bir nokta koy kâğıda, o noktadan başla ve çiz kağıda, seni affediyorum, seni affediyorum. Bunu sadece nokta ve çizgiyle yap. Ya da tellere dokun, her notada tekrarla, seni affediyorum Dünya.
28 Eylül 2022 Çarşamba
Geceye Bırakıyorum Seni
Geceye bırakıyorum seni
Telaşsız
Yürüyorum bu şehrin dik yokuşlarını
Kelimelerle oynamayacak kadar duru
Geceye şaraba bırakıyorum seni
Eğer okuduğun yerden sorulsaydı içmelerim
Bir yanlış var bu sorularda
Doğru ve yanlış ne ki
Geceye resimlerime bırakıyorum seni
Hangi personamsın
Baştan aşağı bir soru
Dolaysız
2 Eylül 2022 Cuma
Eylül'ün Gelişi
Bir doğru çizdin!
Üzerine sonsuz noktalar sığdırdım
Açı çıkan kabak çekirdeği tanesi tadında
Kuramıyorum artık içinde "aşk" geçen cümleleri
Bir şiir nasıl bilmezse şiir olduğunu
Öyle bilemedim
Bilmenin bilgeliğini
Bir ur gibi büyümeye devam ediyor cehaletim
Kucaklıyorum onu tüm sezgilerimle
Sana daha siyahı anlatamadan
30 Temmuz 2022 Cumartesi
Hey Sen
Hey sen
İçinde can çekişen koca yortu
Mevsimler dönüştü, en çok da kışlar
Göçler, göçebeler
Tırmanmış göğe aramış aramış
Bilmemiş yakınında
İçinde can çekişen tomurcuk
Açmadı, açamadı kusurlu çiçekler
Hey sen
Beton mezarlara ağıt yakan
Unut, unut sil kendini
Gün ağır ağır geceye aktı
Gece inanır mı güne
Gün pervasız, çıplak, beyhude
Edeb-siz-miş gece
Gece gizlermiş günü, sahte sinsice
Hey sen
Çık içinden
Tayfa dönüş mesela
Eskizler çiz kendini
Dene defalarca, hiç tamamlanma
Üstüne lirik şairler kussun
Hey sen
Koca hafıza sus artık
Sinapsların yoluna ur koy
İki uçlu devinim
Çık içimden
9 Temmuz 2022 Cumartesi
Bir Cumartesi Günü
Bir Cumartesi günü intihar ettim
Yağmur doğuramadı beni yeniden
Tercih değil
Kaybolmaktan korkan bir çocuk
Babasını kaybetmiş korkuluklarda
Ayrılık bir market sepetine sığacak kadar sığ
Kan tükürdüm kaldırıma
Dokunmak, dokunulmazlık duvarları
Bir Cumartesi günü intihar ettim
Ölüler öldüğünü anlar mı
Anladım
O gece kargalar ötmedi
Müzik sustu
Sessizlik içinde gürültü
Zaman yok
Saatim durdu
............................................................................................................................................
Siyah Elma
savrul ak
bir kök gibi uzan denizlere
göğü yutan kibele
bereketini nadasa bırakmış
yeni çağın siber uzaylıları
size dalından koparılmış
siyah bir elma uzatıyorum
hayır hayır
bu bir başlangıç değil
süpür kendini
sığla ağacının gövdesine
sperm ek toprağa cenin olsun
hatırla mağaraya çizdiğin ilk resmi
24 Haziran 2022 Cuma
Çöz Kravatını Adam
kravatıyla asılan adamlar
haritada olmayan yerlere gidelim
ağza alınmayacak küfürler edelim
ruhunu satan gezegenin fahişelerini kutsayalım
bir ben bir bene gebeyken
acılar çeken İsa'nın elleri koptu
yapıştırdım onları
bekleme bekleme yokum hiçbir yerde
kadınlar zamanı ağırlaştıran kadınlar
meryemler gelir meryemler gider
cebir hesabı dizeler
hadi parçala zamanı
böl beni hecelere
unut ezberlerini
arada köpeğe su ver
eski yeni karışsın
bir origami yapalım
çöz kravatını adam
21 Haziran 2022 Salı
Boşluk, boşluk mudur?
12 Haziran 2022 Pazar
6 Haziran 2022 Pazartesi
Aforitik Sorular ve Cevapları
Neden sanat yapıyorsun?
Karalama dönemimi ketlemeyen bir ailem oldu ve bu yüzden yapacak daha iyi bir şey yok.
Sanat nedir sence?
Bir nevi sıçma eylemi, üzerinde çok düşünmeye gerek yok.
Bu kadar basit mi?
Evet bu kadar basit, sanatın hangi alanı olursa olsun içinde sezgi kırıntıları olmayan yapıtlar, saf ve duruluktan yoksundurlar.
Peki beslendiğin hiçbir şey yok mu, sadece sezgi mi?
Elbette var, sürrealist ve primitifler. Ayrıca çocukluğum benim için en bereketli çıkış noktam.
En sevdiğin sanatçı?
Enlerim çok fazla fakat ilk sıraya Miro'yu koyuyorum. Çocukluğum İstinye'de kara bir çiftlikte geçti. Miro'nun çiftlik resminin bende özel bir yeri var. Daha sonra tabi ki Jan Svankmajer. Onunla ilk Dimensions of Dialogue filmindeki birbirini yok eden bir çiftin videosu ile tanıştım. Ardından bu film beni üzerine tez yazıp Prag'ın yolunu tutmaya kadar götürdü. Rene Magritte'i es geçemem. Onun yanılsamaları belleğimin izdüşümü.
Sanat ve akademi ilişkisi sence nasıl olmalı?31 Mayıs 2022 Salı
Cihangir Miyavlaması-Ahmet Erhan
Zaman: durmuş gibi
Cihangir'de pazar günü şaşkınımOlmayan uykumu bölüyor bir akordeon sesi
Bir çocuk ufacık sarı saçlı
Eminim kara gözlüdür görünmüyor uzaktan gözleri
Görünmüyor ki
Sokak derin uykularda duyulmuş şey değil
Cihangir'de geldiğim günden beri
Gurbetliğimden beri
Son travesti son bira şişesini yere çaldığından bu yana
Kaç saat duymadım
Birşeyler okuyordum kırıntısız, yankısız
Unuttum
Güzel marmara ve yeşil elma sabah sabah
Olmaz ki
Olmaz ki böyle bir ülkede böyle
Camlı bir bomba gibi bir martı pencereme çarptı
Korktum
Ve artık herşeyden korkuyorum
Gurbette ve kanlı bıçaklı tutkun
Bu nasıl iş bu Cihangir her damarı bir sokak
Bir sokak
Baktıkça gözlerim kanıyor
Kana kana bakıyorum
Zaman: geçmek bilmiyor
Yalnızlığa alışkınım sessizliğe değil
Pazar günlerinden nefret ederim bu yüzden
Bakkal açılmaz çöpçüler bağırmaz bu nasıl cihangir
Güzel Marmara ve yeşil elma
Bulunmaz ki sabah sabah
Ellerin sarsak
Gözlerimdeki çapak sanki bütün sokağı örttü görünmüyor
Hiçbir şey görünmüyor
Yalnız ve soğuk yatağım
Boşlukta süzülüp alçalıyor
Gidip uyumaya kalksam ne olacak
Ne olacak
Zaman: her yerde kedi kuyrukları vardı
Yürümeye korkardım buz üstünde gibi
Basmaya korkardım şimdi nerdeler
Elinin körü ne biçim sabah bu ne biçim pazar
De ki uyudum
Çalmayacak mı telefon kapımın zili
Ağzımda şarabın kekremsi tadı
Karnımda yüzlerce akreple uyusam onlar uyanacak
De ki bir arkadaşım geldi gidelim
Belgrad ormanında kros yapalım dedi- ben mi
Arnavutköyde balık tutalım dedi- ben mi
Önce içelim sonra içelim
Kaçmıyor ya şu istanbul dedikleri
Ah benim evcil kalbim
Artık "hayır" demeyi de öğrendi
Şimdi ne olacak
Bana hergün sokağa çıkma yasağı bana hergün o üç darbeden biri ne bilsin olağan üstü hallerin ta kendisiyim dokuz canlı bir kediyim sekizini yitirdim ne bilsin ayrıca burası cihangir
Kedi diktatörlüğü
Şimdi ne olacak
Kimseler bile gelmiyor bugün pazar
Yalnızlığın eşcinseli mi oluyor yani
Yani cinaslı kafiyeli pazar günleri ey
Sıkıldım şarabım bitti elmadan vaz geçtim uykum yok
Yok üstüne üstlük sigaram da azalıyor
Şimdi sahiden ne olacak
Ben bu kadar geveze değildim eskiden
Bir sıkımlık canım kaldı
Zaman: otobanındayım senin
Yürü ki bir şeyler dönmeye başlasın
Dünya mı olur artık ne olursa olur hayat
Hani İstanbul git git bitmez koca bir şehirdi
Ayağının turabı olayım yürü
Ayaklarımı bitiştirirek uzun uzun ölçtüm
Ve düşündüm ki meselem mi meselim mi tükendi
Neredeyse akşam olacak
Zaman: oydum da gözlerimi sana bıraktım
Yoksa tarihm iydi kanla biçilmişti kaftanım
Ben kaf dağında bir kaptan değilim
Ama bu çırpıntılı şarapsızlık ne olacak
Şimdi ne olacak
Yağmur yağıyor yağmasın
Volta atıyor martılar göğün dört duvarında
" Ne balık, ne de kuş" olabildiğim şu dünyada
Gurbetim bile yok beceremedim
Toprak
Uçaklardan korktum da ne oldu sanki
Onlardan önce çakılıp kaldım yere odama
Meyhanelere geniş mağazalara sayısız
yalnızlıklara ve pazar günlerine
Gömüleceğim bir gün sana toprak
Başımı yukarda tutmaya çalışarak
Ama olmayacak
Kefen param bile
Hep ağır ve aksak
Olmadı bile kanıma alkol düştü payıma küfür
Birer ziynet eşyası gibi şişelerim yığılı evde
Her şişenin dibinde ay parçası bir melek
Dans ediyordu iyi kıvırıyordu kaltak
Cihangir'de Cihangir'de özellikle
Ama neden cinlerim hep tepemde
Alçak
Gidip Neşet Ertaş dinlesene aklını kucağında saklıyarak
Balık görsen aklına rakı gelir önce
Ve bütün yollar bir gün hergün meyhanelere çıkacak
Cihangirde sabah hiç olmayacak
Alkolikler ve eşcinseller giremez yazar
Ev sahiplerinin kapılarında anlarlar kimsin
Nesin adamım buralar sana göre hiç olmayacak
Kalk gidelim çöpçüler süpürsün ıslak
Ve yorgun bedenimizi şarap ve elma kokan
Bedenimizi doktorlar serumla yıkasınlar
Akla sığmayacak halusinasyonlar ellerinde şişelerle
Hastanelerin ziyaretçi saatlerini beklesinler
Ölsem kimsenin umrunda olmayacak
Öyleyse beni alnımdan öpsene toprak
Hayat hiçbir şey değil şiir hiçbir şey değil
İki dirhem bir çekirdek ölüm bile
Hiçbir şey değil
Sokaklara atılmış ölüm
Nereye gitsem ardımdan seğirtir
Mendil satar cam siler ille de bıçak taşır
Ve tiner
Unutmaki sevgilim hayat
Karamsar bir şiirin ilk dizesidir
Peki şimdi ne olacak
Elma yok yok ki şarap
Birazdan tütünüm de tükenir
Ve türkiye'de şair olmak bu değildir
Neydi ki Türkiye'de şair olmak
Dünyaya dürbünle bakmak
Kız tavlamak sanatını masalara höykürmek mi
Salya sümük ağlamak
Ölüm oruçları
Ey bu ülkede
Artık ne sabah ne de akşam olacak
Üç çocuk daha öldü
Yatağında üç kere daha sırtını döndü halk
Elbette elma ve şarap
Elbette elma ve şarap
Üşüdüm üstümü örtsene toprak
29 Mayıs 2022 Pazar
AN
haydi baştan başlayalım
agulama ile yada eskilere zürih'e gidelim
da-da, dada
çıplak mı kalırız kodlarımızdan arınınca
tüm yumrular göğüs kafesinde
bir karga can çekişiyor
kargalığından habersiz
yok hayır daha kuzeye gidelim
gölgelerin olmadığı
septik yanlarımıza tuz serpelim
hiçbir şey bilmeyelim
geceyi, ayı şaraba bulayalım
bu gece en iyisi bir yere gitmeyelim
29.05.2020
6 Mayıs 2022 Cuma
Uyurlarken izlediklerime...
Görsel: Joan Miro, Women before the Luna.
Marcel Proust'un Albertine'in uykusunu anlattığı denemesinde on bir saatlik yolun bir saat algısıyla bitmiş olması kadar enfes bir şey olamaz. ''Neden sürekli birbirimizi sınama ve sahiplenme eğiliminde oluruz'' sorusuna Proust'un yanıtı ölümden bile güçlü, en ilkel ve saf olanda yatar. Yani kıskançlıkta.
Birini uyurken izlemek onun en saf çocuksu halini görmek ve gerçeklik teröründen koparılmış tüm yüz ifadelerini ve sayıklamalarını dinlemek onu olduğu gibi kabullenmek arzuyu kışkırtan karşı koyulmaz bir güce dönüşür. ''Öteki insanlar umurumuzda değildir ve kayıtsızlık da kötü davranma isteği uyandırmaz.'' değil mi?
22 Nisan 2022 Cuma
Hermann Nitsch
10 Nisan 2022 Pazar
20 Mart 2022 Pazar
14 Mart 2022 Pazartesi
11 Mart 2022 Cuma
22 Şubat 2022 Salı
15 Şubat 2022 Salı
10 Şubat 2022 Perşembe
21 Ocak 2022 Cuma
Michelangelo Merisi Caravaggio & R.E.M.
https://www.youtube.com/watch?v=xwtdhWltSIg&ab_channel=remhq
Bir öğrencime ışığı kavraması için Caravaggio'nun bir resminin replikasını yapmasını önerdim. Resmi yaparken oldukça zorlandı ve Caravaggio'dan ders almak istediğini, ben tam idrak etmeye çalışırken bu isteği, sonrasında yaşayıp yaşamadığını sordu. Elinde internet olmasına rağmen bu kadar uzayda olan birini sevdim açıkçası. Evet Caravaggio yaşıyor aslında öğrencim haklı. Bana da döneminin anarşisti katil Caravaggio'u anlatırken R.E.M grubunun bu klibini izletmek düştü.
11 Ocak 2022 Salı
Bir göz içe diğeri dışarı...
Kolaj ile yapılacak olan çalışmalar sınırsızdır fakat bir desen çizmek öyle değildir aksine ilk etapta yapılabilecekler sınırlıdır. Örneğin bir model çalışırken dış göze ihtiyacınız var. İç gözle yansıttıklarınız ise zamanla ortaya çıkar. Model çalışırken tüm içkinliğini aktarmak oldukça zordur. Tekniğin dışında öz olan içkinlik (varlığın yapısına karışmış bulunan, varlığın içinde var olan) teknik anlamda ise üslup iç içe girmelidir. Modellik yapan ile ressam arasında bir sinerji olmalı ki kağıda düşen imge maddeden kendini sıyırmış olsun. Aksi yönde içkinlik sağlanmamış bir modeli çizmek ruha acı verir ve zamanla kağıda düşen imge çamurlaşır.
9 Ocak 2022 Pazar
2 Ocak 2022 Pazar
Rene Magritte, La Reproduction Interdite Resmine Atıf Rüyası
Alarm çalıyor ilacımı içip biraz daha uyuyorum son alarm sesinde zar zor kalkıp her günkü rutin şeyleri yapıyorum. Bağırsaklarımı ve idrar torbamı boşaltıp, yüzümü yıkıyor, dişlerimi fırçalıyor giyinip sıfır yedi kırk beş vapuruna kendimi atıyorum ve ardından otobüse. Bu her iş günümde tekrarlanıyor. Yüzleri izliyorum yüzlerim gibi. Hepsi biraz ben, ben biraz hepsi. Çarkın dönmesini sağlayıp, çark olma hayaliyle güne başlayan kalabalıklar içinde kendine çarpan azınlıklar. Döviz konuşuyor herkes, sanal para umuduyla yırtmayı bekleyenler. Sanat NFT pazarında. Tanışma sitelerinde koca yalnızlık öyküleri. Bugün kaç kişi intihar etti? Kaç aşk cinayeti işlendi? Bugünü tüm geçmiş ve geleceğe kolajlıyor ve zamanda bir yarık açıyorum. Yarıktan sızan tüm seslerle çığlık atıyorum. Bir sağır gibi konuşanların sadece dudaklarını okuyorum. Söylenenlerle dudaklar birbiriyle örtüşmüyor. Zihnimde dönen şeylere sadık kalıyorum. Şeyleri kavramlara indirgeyemiyorum, şeyler beni ele geçiriyor. Harfleri izliyorum kelimelerden kopuşlarını, bir çekirdeğe dönüşlerini. Pencere gölgelerini dikizliyorum gölgeler içime giriyor, içimde bir yarasa can çekişiyor. Siyah beyaz filmlerin üzerinden tekrar geçiyorum renkli günlere inat. Bir metni kesip kediye su vermem gerekiyor.
Uçurumdan yukarı düşen kar taneleri bedenimi sardı. Tüm şehri dolaşıyor tüm çıkmaz sokaklara giriyorum. Trene biniyor, geride bıraktıklarımı düşünüyor tekrar geri dönüyorum. Sokak lambaları geçiyor hızla, hepsini çentikliyorum. Aynısın diyorlar halbuki hiçbir hücrem aynı değil aynı değiliz değişiyoruz, dönüşüyoruz. Bir köpek gibi kokluyorum her şeyi, kokular hafızamda derin yaralar açıyor, hatırlıyorum. Elimi kalbimin üstüne koyup nefesimi tutuyor, saniyede bir ölen canlıları düşünüyorum. Pedagogların çocukları hapsetmesini izliyorum. Psikiyatristim iyi olduğuma inanmıyor. İyi hal şüpheli bir belirti. Kargalar balkona kondu bir adam onları besliyor. O adam gölge oldu şimdi sureti suretini arıyor. Siyahın tüm renkleri yutuşunu seyrediyorum, kırmızıyı dışarıda bırakarak. Sosyal medya haberleri kadın cinayetlerini yazıyor, erkek cinayetleri kadın cinayetlerinden fazlayken. Ekonomi haberleri borsa ekranları, bitcoinler, başım dönüyor. Rem uykularını seviyorum. Rüyalarımın içinde rüyalar. Bir ucube doğurup onu bağrıma basıp besliyorum, mememden akan kanlı sütle. Klozetteki regl kanımı fotoğraflıyorum sonsuz bir resim döngüsü. Siz senyör kan görünce bayılıyor musunuz? Otomobillerin plakalarına bakıyorum, beyaz bir otomobil plakası. Yaklaştıkça kısalan bir yılana sarılıyorum. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor parkta kimse yok. En kullanışlı sayı üç yüz altmış. Çünkü en çok böleni olan sayı, yani dünya 360 dereceymiş ve midem bulanıyor bu dönüşten. İnsanların çoğu en çok doğa manzarası resimlerini severmiş, bu arkaik bir sevme şekli. Kırk beşinci kattan aşağı bakıyorum, Kadıköy’ün kalabalığı, noktaların birleşip çizgileri oluşturması gibi çizgisel bir şekilde tek yöne doğru akıyor. Bir adam yaşlandım diyor ve bebe şampuanı ile yıkanıyor. Seviyorum onu yaşlanan ruhunu. Dans ediyorum odanın orta yerinde çocukluk fotoğraflarımla. Çöpten topladığım eşyalar arasında evsizleri düşünüyorum. Yavuz Çetin’den O’nun şarkısını dinliyorum. Müziğin ritmi tüm bedenimi sarıyor yükseliyorum. Babamı düşünüyorum uyumsuz, asiliğini…. Göz yaşlarımı şişelerde biriktiriyorum. Kalbimi iki savaş dönemi arasında unuttum, tüm şehvetimle ve tekrarlarımla.