14 Ekim 2021 Perşembe
Kelebek
Sertan Keskin
KELEBEK
Bir kelebeğin rüyasında
görülürüm
Öper beni o da usulca
eğilerek
Rüyamda bu kez düşerim
peşine kelebeğin
Mısır’a gitmiş gibi
olurum
Bir yılan gibi derimi
değiştirerek
Hayır hayır bir prens
değilim ben
Kurbağa olmam da epey
şüpheli
Şunda anlaşalım, bu
aynada bir şeyler var
Bakanla görünen
birbirinin aynı değil
Lineer bağımsız rüya
âlemleri hikâyesi bu
İki vektörün birbiriyle
dik çarpımı gibi
Zaman üç defa çalar
kapımı
Ne olacak, ne oluyor,
ne olmuştur
Ve bilirim uzatacak
olsam ellerimi
Gövdeyi tutacak gibi
olurum
Ama uçmak çoktan
kaybolmuştur
5 Ekim 2021 Salı
Vücudu şeffaftı, tüm iç organlarını görebiliyordum. Konuşmaya çalışıyorum fakat bana sus işareti yapıyor parmaklarıyla. Susuyorum, korkunçluğundan ürkmeden dokunmak istiyorum, dokunmama izin vermiyor, inanılmaz bir durum, rüyamda gördüğüm insana benzer bu yaratığın iki tane kalbi var, gözlerime inanamadım. İki kalbi olan, şeffaf bir yaratık, iç organlarının işleyişini görebiliyorum. Fabrikada çalışan makineler gibi. Her şey normal ama neden iki kalp, yatağımın başucundaki çekmeceden makası alıp hızlı bir hamle ile sol kalbine sapladım, etraf kan içinde kaldı, fakat hala yaşıyordu, acı çekmiyordu, hala dimdikti. Sessizce öylece durup bakıyordu bana. Sadece yüzünde garip bir tebessümle, sanki mutlu gibiydi çok acayip. Tekrar makasla üzerine doğru yürüdüm, bu defa elimi tuttu ve hayır dedi. Elimi tuttuğunda normal bir insan sıcaklığı hissettim, sonra yavaş yavaş vücudunun bölgesel olarak insan görünümü aldığını gözlemledim. Yumuşak bir ses ne olur yaşamama izin ver diyordu. Makası yere bıraktım şaşkınlıkla bakakaldım ona, sıkıca sarıldı bana ve uyandım.
09.02.2003
En hayvansı içtenliğimdeyim yine, öyle seviyorum ki bu hallerimi en azından döngüsel bir hayvan matriks’im var. Her defasında beyazdan siyaha geçip gülüyorum diğer süslü renklere. Yanlışlar, doğrular sonsuz kere çarpılıp, bölünebilir. Sonsuz kere yanlış ya da doğru yaşarsın bu kürede. Sonra hesabını yapar yazarsın böyle. Bunun güdüsü nedir bilmiyorum. Geri dönüşen kâğıtlardan, olacağını bile-bile bu sayfaların yazarsın ya da çizersin. Bedenini yormadan beleş, mastürbasyon olsa gerek. Dinlediğin müziğin sendeki dışavurumundan kime ne, evirdik çevirdik sözcükleri, az uz gittik, devri alemi dolaşıp masaya yatırdık. Zaman ilaç dediler zehirlendik. Dokuz numara gözlüklerle bakmanın nefretini yaşadık. Geçmişi bugüne yapıştırıp kolajladık, dengeyi tutturamadık, asamblaj olarak kalsın dedik. Bu yansımalar senin mi sanıyorsun, ödünç aldın onları ve geri verme zamanı geldi.
Önce döl yatağında başladı bağımlılık, kendini bağımsız sanan zibidilere duyurulur. Çığlıkları sloganları şundandır ki, döl yatağına geri dönme arzusu, oradan ayrılmanın endişesi, yalnız kalma korkusu. İlk fırsatta kendilerini bir kadının memesinde bulmaları bundandır. Güvensizler, çünkü ilk ayrılışlarının şaşkınlığı içindeler hala. Kimileri kabul kimileri ret eder bunu. Hiç olur mu öyle şey. Anne ile sevişilir mi, farkında olarak sevişmek güzel şey, farkındasız ve retçi zibidilere ne demeli. Onların testisleri kurtulamadı fallus durumundan. Su olup aktılar küçük falluslarıyla, koltuk kabarttılar. Anne benimle yine ilk günkü gibi sevişir misin?
Misketlerin hala bende, toprak ananın döl yatağında, acı içinde taşıyor onları kibele. Rüzgar gülüne her gece seyri sefer ediyorum. Hiçbir yerde yoksun, sadece renkli çemberimde duruyorsun. Onlara anı demeyeceğim hiçbir zaman, her gün biraz daha sen oluyorlar. Çünkü sanrı dedikleri ben oldum. En içten duygularım cehennemin kapısında yasaklandı. Bir avuç üzüm ve bir tutam tuzun uzağında kaldım. Yudumlarken arınmaktan korktum. Olimpus Tanrıları’nı selamlamaktan, gizlice kaçtım ve gizlice kaçırdım. Devranı döndürdüm farkında olamadan.
Sonsuz kere parçalara bölünüp, kısa zaman içinde belleğin aldatmacasıyla bütünü gördüğünü sanıp ardından hızlı bir düşüş yaşarsın. Endorfin eksikliği deyip bu duruma aşina olduğunu varsayıp gün içinde onlarca düşüşler yaşayıp çıkışı bulamazsın. Agulama ile başlar bu güvensizlik. Aguladığın anda belirsizliğin içinde uyanmamış beyaz bir ayı misali, uyku mahmurluğuyla kandırılmanın ilk düşüşleri, sürekli tekrarlardan öte gidemeyen davranış biçimleri, dillerin lal olduğu andan itibaren belki sona erecek yanılsama.